Wednesday, November 19, 2008

Gidişim suskun olmuştu ama...

24 Planting 591

Günlük bu sefer yazdıklarıma inanamayacaksın. Nereden başlayayacağımı bilemiyorum. Bir günde o kadar çok şey oldu ki toparlayamayabilirim. Neyse başlıyorum sıkı dur.
Bu öğleden sonra tam bizim köyün girişindeki büyük meşe ağacına yaklaşmıştık ki hayretler içerisinde ağacın dalında birisinin asılı sallandığını farkettik. Baya bildiğin ölü insandan söz ediyorum. Ben en önden korkusuzca koşarak gittim. Niyetim kim olduğunu anlayabilmekti. Yapabileceğim bişey var mı yok mu ona bakıcaktım. Caleb ve Kira endişeli bakışlarla (aslında bildiğin tırsmışlardı) mesafeli mesafeli ilerlerken ben yıldırım gibi ağaca koştum. Tam sallanan ölüye yaklaşmıştım ki bir anda ayağım yerde bulunan lanet olası bir taşa takıldı. Düşerken kafamıda çarptım ve ne göreyim! Okulda aynı derslerde anlattıkları gibi iki tane zombi ağacın yanından bana doğru yürüyorlar. Caleb ve Kira benim düştüğümü görünce benim yanıma geldiler. Bayılmadan hemen onlara arkalarına bakmalarını söyleyebildim. Yoksa sersemlerin başına ne gelirdi kimbilir. Bu ikisiyle ne yapıcam bilmiyorum. Her seferinde mutlaka arkalarını kollayacak birisi olmalı.
Neyse çarpmanın şiddeti fazla uzun sürmemiş olacak ki, bi kaç dakika sonra kendime geldim. Çocukları zamanında uyarmam sayesinde zombilerin hakkından gelmişler. Hatta bir de zombi gibi ama daha çok undeade benzeyen kafası gövdesinden ayrılmış bir ceset daha vardı. Kira’nın elindeki hançere ve gözlerindeki deliliğe baktığımda kafayı onun kesmiş olduğunu anladım. Caleb’inde üstü başı kan içindeydi ama çok şükür kendi kanı değildi. Gözlerimi açar açmaz Caleb’in başsız cesedin cebinden para kesesine benzeyen bişey aldığı gördüm. O kese eğer altın doluysa ve onu kendisine saklamayı düşünüyorsa daha Latron’u tanımamış demektir. Birde kendi kılıcına çok benzeyen ama daha göz alıcı, daha güzel bir kılıç daha vardı, onuda mutlu mutlu beline astı.
Bu kadar karmaşa arasında anlatmayı unuttuğum şey ise şu. Caleb bizim köye neden geldiğini anlattı. Söylediğine göre bizim Harling öldürülmüş. Bununla beraber göçebe Rhennee’lerden de Marran Sarraith isimli birisi kayıpmış. Bizim zaten oldum olası bu Rhennee’lerle aramız iyi değildir. Şimdi de muhtemelen bizim bütün köylü Harling’i Rhennee’lerin öldürdüğünü Rhennee’lerde Marran’ı bizimkilerin kaçırdığını düşünüyordur.
Tabi Caleb’in para kesesini indirdiği cesedin cebinden çıkan ve üzerinde “S” işareti olan yüzükten de bahsetmedim. Ben yüzüğü görür görmez bunun Marran Sarraith’in işareti olduğunu anladım. Yapmamız gereken tek şey vardı, o cesedi katırımıza yükleyip kelleyi de yanımıza alıp bizim belediye başkanını ziyarete gitmek. Bizde öyle yaptık.

No comments: